Alerjik reaksiyonlar, bağışıklık sisteminin zararsız maddelere karşı aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkan yaygın bir sağlık sorunudur. Bu reaksiyonlar, hafif rahatsızlıklardan yaşamı tehdit eden durumlar olan anafilaksiye kadar değişen şiddette olabilir. Kadınlar, bazı alerjik reaksiyon türlerine karşı erkeklerden daha yüksek oranda hassasiyet gösterebilirler ve bu da hormonal değişiklikler, genetik yatkınlık ve yaşam tarzı faktörleri gibi çeşitli etkenlerden kaynaklanabilir. Bu durum, kadınların alerjiye bağlı sağlık sorunlarına karşı daha fazla dikkat etmesi gerektiğini vurgular.
Dünya çapında milyonlarca kadın çeşitli alerjik reaksiyonlardan etkilenmektedir. Örneğin, Amerika Alerji, Astım ve İmmünoloji Koleji’nin verilerine göre, Amerikan nüfusunun yaklaşık %50’si en az bir alerji türünden muzdariptir ve bu oran kadınlarda daha yüksek olabilir. Bu alerjiler arasında en yaygın olanları saman nezlesi (polen alerjisi), gıda alerjisi (süt, yumurta, fıstık, soya gibi), ilaç alerjileri ve böcek sokması alerjileri yer almaktadır. Bu alerjilerin semptomları kişiden kişiye değişse de, genel olarak kaşıntı, kızarıklık, şişme, nefes darlığı ve anafilaksi gibi ciddi durumlar ortaya çıkabilir. Hamilelik sırasında hormonal değişiklikler nedeniyle bazı kadınlarda alerjik reaksiyonların şiddetinde artış görülebilir.
Kadınlarda alerjik reaksiyonların belirtileri ve tedavisi, reaksiyonun türüne ve şiddetine bağlı olarak büyük ölçüde değişmektedir. Hafif alerjik reaksiyonlar genellikle antihistaminikler ve kortikosteroidler gibi reçetesiz satılan ilaçlarla tedavi edilebilirken, daha ciddi reaksiyonlar acil tıbbi müdahale gerektirebilir. Örneğin, anafilaksi, yaşamı tehdit eden bir durumdur ve epinefrin enjeksiyonu ile acil müdahale gerektirir. Bu nedenle, kadınların kendi alerjik reaksiyonlarını tanımayı ve acil durumlarda doğru şekilde müdahale etmeyi öğrenmeleri hayati önem taşır. Alerji testi ve alerji uzmanına danışma, doğru teşhis ve kişiye özel tedavi planı oluşturulması için önemli adımlardır.
Bu rapor, kadınlarda sık görülen alerjik reaksiyon türlerini, bu reaksiyonların belirtilerini ve mevcut tedavi seçeneklerini detaylı bir şekilde ele alacaktır. Ayrıca, kadınların alerjik reaksiyonlara karşı korunma yollarını ve olası risk faktörlerini de inceleyeceğiz. Bu bilgiler, kadınların kendi sağlıklarını daha iyi anlamalarına ve alerjik reaksiyonlardan kaynaklanan olumsuz etkileri en aza indirmelerine yardımcı olmak amacıyla sunulmuştur. Hedefimiz, kadınların alerjileri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını ve sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkıda bulunmaktır.
Kadınlarda Alerji Belirtileri
Kadınlar, erkeklerden farklı olarak hormonal değişikliklerden ve genetik yatkınlıklardan dolayı bazı alerjik reaksiyonlara daha yatkın olabilirler. Bu nedenle, alerji belirtilerinin cinsiyete göre farklılık gösterebileceğini anlamak önemlidir. Kadınlarda görülen alerji belirtileri, genel alerji belirtileriyle büyük ölçüde örtüşse de, bazı spesifik farklılıklar mevcuttur. Örneğin, hormonal değişimlerin etkisiyle, bazı kadınlar menstrüasyon dönemlerinde veya gebelik sırasında daha şiddetli alerjik reaksiyonlar yaşayabilirler.
En sık görülen alerji belirtileri arasında; hapşırma, burun akıntısı, kaşıntılı gözler, göz sulanması, öksürme ve nefes darlığı yer alır. Bunlar genellikle mevsimsel alerjiler (saman nezlesi gibi), ev tozu akarları, hayvan tüyleri veya küf gibi alerjenlere maruz kalındığında ortaya çıkar. Ancak kadınlarda, özellikle hormonal değişikliklerin olduğu dönemlerde, bu belirtiler daha şiddetli olabilir veya farklı şekilde kendini gösterebilir. Örneğin, bazı kadınlar menstrüasyon öncesi sendromu (PMS) döneminde daha şiddetli burun tıkanıklığı veya migren yaşayabilirler. Bu durum, östrojen seviyelerindeki dalgalanmalarla ilişkilendirilmektedir.
Gebelik sırasında, vücuttaki hormonal değişimler alerjik reaksiyonların şiddetini ve türünü etkileyebilir. Bazı kadınlar gebelik boyunca yeni alerjiler geliştirebilirken, bazıları ise var olan alerjilerinde artış yaşayabilir. Bu durum, anne adayının hem sağlığını hem de bebeğin sağlığını etkileyebileceği için dikkat gerektirir. Gebelikte alerjik reaksiyonların tedavisi, ilaç seçiminde dikkat gerektirir ve genellikle doktor gözetimi altında gerçekleştirilir.
Menopoz dönemi de kadınlarda alerji belirtilerinde değişikliklere neden olabilir. Östrojen seviyelerindeki düşüş, bağışıklık sisteminde değişikliklere yol açabilir ve bu da alerjik reaksiyonların şiddetini etkileyebilir. Bazı araştırmalar, menopoz sonrası kadınlarda astım ve egzama gibi alerjik hastalıkların artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu dönemde, alerji belirtilerinin daha iyi yönetilebilmesi için düzenli doktor kontrolleri ve uygun tedavi planı oldukça önemlidir.
Dermatolojik alerjiler, kadınlarda sıklıkla görülen bir diğer alerji türüdür. Egzama, kontakt dermatit ve ürtiker gibi deri reaksiyonları, kadınlarda daha yaygın olabilir ve hormonal değişikliklerden etkilenebilir. Bu tür alerjiler, ciltte kaşıntı, kızarıklık, şişme ve kabarcıklar gibi belirtilerle kendini gösterir. Tedavi, genellikle alerjene maruz kalmaktan kaçınmayı ve semptomları hafifletmek için topikal kortikosteroidler veya antihistaminikler gibi ilaçları içerir.
Sonuç olarak, kadınlarda alerji belirtileri karmaşık ve çeşitli olabilir. Hormonal değişiklikler, genetik yatkınlıklar ve çevresel faktörler, alerjik reaksiyonların şiddetini ve türünü etkiler. Bu nedenle, alerji şüphesi olan kadınlar, doğru tanı ve tedavi için bir doktora danışmalıdır. Erken tanı ve uygun tedavi, alerjik reaksiyonların şiddetini azaltmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Düzenli doktor kontrolleri ve alerji testleri, alerji yönetiminde önemli bir rol oynar.
Alerjik Reaksiyon Tedavisi
Alerjik reaksiyonlar, bağışıklık sisteminin zararsız maddelere aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkar. Bu reaksiyonlar hafif semptomlarla başlayıp, yaşamı tehdit eden anafilaksi gibi ciddi durumlara kadar evrilebilir. Tedavi, reaksiyonun şiddetine ve türüne bağlı olarak değişir. Hafif reaksiyonlar genellikle evde yönetilebilirken, ciddi reaksiyonlar acil tıbbi müdahale gerektirir.
Hafif alerjik reaksiyonlar genellikle kaşıntı, kızarıklık, hafif şişme ve hapşırma gibi semptomlarla kendini gösterir. Bu durumlarda, semptomları hafifletmek için reçetesiz satılan antihistaminikler etkili olabilir. Diphenhydramine (Benadryl) ve cetirizine (Zyrtec) gibi antihistaminikler, histaminin etkilerini bloke ederek kaşıntı ve kızarıklığı azaltır. Ayrıca, semptomların şiddetine bağlı olarak, reçetesiz satılan burun spreyleri veya göz damlaları da kullanılabilir. Örneğin, %1’lik bir hidrokortizon kremi, kaşıntılı deri döküntülerini hafifletebilir.
Ancak, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar daha şiddetli olabilir. Ağır alerjik reaksiyonlar, nefes darlığı, göğüs sıkışması, şişmiş dil veya boğaz, baş dönmesi ve hatta şok gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu durumlarda, epinefrin (adrenalin) enjeksiyonu hayati önem taşır. Epinefrin, hava yollarını açarak nefes almayı kolaylaştırır, kan basıncını yükseltir ve diğer alerjik reaksiyon semptomlarını hafifletir. Epinefrin otoenjektörleri (örneğin EpiPen), alerjik reaksiyon geçirmesi muhtemel kişiler tarafından taşınmalıdır. Epinefrin enjeksiyonunu takiben, acil tıbbi yardım alınmalıdır, çünkü epinefrin sadece geçici bir çözümdür ve kişinin durumunu istikrara kavuşturmak için hastanede daha fazla tedaviye ihtiyacı olabilir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünya genelinde milyonlarca insan alerjik reaksiyonlardan etkilenmektedir. Bu reaksiyonların ciddi bir kısmı, gıda alerjileri, ilaç alerjileri ve böcek sokmaları gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır. Gıda alerjileri özellikle çocuklarda yaygındır ve fındık, süt, yumurta ve buğday gibi gıdalara karşı reaksiyonlar ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, risk altında olan bireylerin alerjenlerden kaçınması ve acil durum planları oluşturması son derece önemlidir. Alerji testi, bir kişinin hangi maddelere alerjisi olduğunu belirlemek ve uygun tedavi planını oluşturmak için kullanılabilir.
Alerjik reaksiyon tedavisi, semptomları hafifletmeyi ve gelecekteki reaksiyonları önlemeyi hedefler. Bu, alerjenlerden kaçınma, ilaç tedavisi (antihistaminikler, kortikosteroidler, vb.) ve alerji aşıları (immünoterapi) gibi yöntemleri içerir. Alerji aşıları, bağışıklık sistemini alerjene karşı toleranslı hale getirmeye yardımcı olabilir ve uzun vadeli bir çözüm sunabilir. Ancak, tedavi planı her bireyin özel ihtiyaçlarına göre uyarlanmalıdır ve bir alerji uzmanı tarafından belirlenmelidir.
Yaygın Kadın Alerjileri
Kadınlar, erkeklerden farklı hormonal ve fizyolojik faktörlere sahip oldukları için bazı alerjilere karşı daha yatkın olabilirler. Bu alerjiler, yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkileyebilir ve hormonal değişikliklerle ilişkili olarak şiddetlenebilir veya değişebilir. Bu nedenle, kadınların alerjilerini anlamak ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamak son derece önemlidir.
En yaygın kadın alerjileri arasında; rinit (saman nezlesi), egzama (atopik dermatit), astım ve besin alerjileri yer almaktadır. Rinit, burun tıkanıklığı, hapşırma ve kaşıntı gibi belirtilerle kendini gösterir ve polen, küf sporları ve ev tozu akarları gibi alerjenlere maruz kalındığında ortaya çıkar. Araştırmalar, kadınların saman nezlesinden erkeklerden daha fazla etkilendiğini göstermektedir. Örneğin, bir çalışmada, saman nezlesi teşhisi konan kadınların oranı erkeklerden %10 daha yüksek bulunmuştur.
Egzama, ciltte kızarıklık, kaşıntı ve pullanma ile karakterize kronik bir cilt rahatsızlığıdır. Kadınlarda, özellikle hamilelik ve menopoz dönemlerinde hormonal değişikliklerle birlikte egzama semptomları şiddetlenebilir. Hormonal dalgalanmalar, cildin bariyer fonksiyonunu etkileyerek egzamaya daha yatkın hale getirebilir. Besin alerjileri de kadınlarda yaygındır ve çeşitli semptomlara neden olabilir; bunlar arasında deri döküntüleri, mide bulantısı, kusma ve nefes darlığı yer alır. Süt, yumurta, fıstık, soya ve buğday gibi besinlere karşı alerji en sık görülenler arasındadır.
Astım, kadınlarda daha yaygın görülen ve hormonal değişikliklerden etkilenen bir başka alerjik rahatsızlıktır. Menstrüasyon döngüsü, hamilelik ve menopoz dönemlerinde astım semptomları şiddetlenebilir. Bu dönemlerde östrojen ve progesteron seviyelerindeki değişiklikler, hava yollarının hassasiyetini artırabilir ve astım ataklarını tetikleyebilir. Kozmetik ürünler ve parfümler gibi temas alerjenlerine karşı duyarlılık da kadınlarda daha yaygındır. Bu ürünlerdeki kimyasallar, ciltte kızarıklık, kaşıntı ve döküntülere yol açabilir. Özellikle yüz ve boyun gibi hassas bölgelerde kullanılan ürünlere karşı dikkatli olmak önemlidir.
Kadınlarda görülen alerjilerin tedavisi, alerjenlerden kaçınma, antihistaminikler, kortikosteroidler ve immünoterapi gibi yöntemleri içerir. Alerjenlerden kaçınma, alerjik reaksiyonları önlemenin en etkili yoludur. Bu, alerjenlere maruz kalmanın sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelir. Örneğin, saman nezlesi olan bir kadın, polen sayısının yüksek olduğu zamanlarda dışarıda daha az zaman geçirebilir veya evinde hava filtreleri kullanabilir. İmmünoterapi, alerjik reaksiyonları azaltmak için zaman içinde küçük miktarlarda alerjenlere maruz kalmayı içeren uzun süreli bir tedavi yöntemidir.
Sonuç olarak, kadınlar çeşitli alerjik rahatsızlıklara karşı daha yatkın olabilirler ve bu alerjiler hormonal değişikliklerden etkilenebilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, yaşam kalitesini iyileştirmede önemli bir rol oynar. Bir alerji uzmanına danışmak, doğru tanı konulması ve kişiye özel bir tedavi planı oluşturulması için önemlidir. Kadınların kendi vücutlarını tanımaları ve alerjik reaksiyon belirtilerini fark etmeleri, erken müdahale ve etkili yönetim için çok önemlidir.
Hamilelikte Alerji Yönetimi
Hamilelik, kadın vücudunda birçok değişikliğe yol açan özel bir dönemdir. Bu değişiklikler bağışıklık sistemini de etkileyerek, mevcut alerjileri şiddetlendirebilir veya yeni alerjilerin gelişmesine neden olabilir. Hamilelikte alerji yönetimi, anne ve bebek sağlığı için son derece önemlidir. Alerjik reaksiyonlar, annenin sağlığını etkilediği gibi, doğmamış bebeği de olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, hamilelikte alerjilerin doğru teşhisi ve tedavisi büyük önem taşır.
Hamilelikte en sık görülen alerjik reaksiyonlar arasında rinit (saman nezlesi), egzama (atopik dermatit) ve astım yer alır. Bu durumlar, hamileliğin hormonal değişiklikleri ve bağışıklık sistemindeki baskılanma nedeniyle daha şiddetli seyredebilir. Örneğin, bir çalışmada hamile kadınların %30’unun saman nezlesi şikayetlerinin arttığı belirtilmiştir. Bu artış, özellikle bahar ve yaz aylarında daha belirgin olabilir. Gıda alerjileri de hamilelikte sıklıkla görülür ve ciddi reaksiyonlara yol açabilir. Bu nedenle, hamile kadınların bilinen gıda alerjilerine dikkat etmeleri ve yeni gıdaları yavaş yavaş diyetlerine eklemeleri önemlidir.
Hamilelikte alerji tedavisi, annenin ve bebeğin sağlığını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlanmalıdır. Birçok alerji ilacı hamilelikte güvenli olarak kullanılabilirken, bazıları ise risk taşıyabilir. Örneğin, bazı antihistaminikler ve kortikosteroidler hamilelikte kullanılabilirken, diğerlerinin kullanımı doktor tarafından değerlendirilmelidir. İbuprofen gibi bazı ağrı kesiciler, özellikle gebeliğin ileri dönemlerinde bebeğe zarar verebileceğinden, doktor önerisi olmadan kullanılmamalıdır. Hamilelikte alerji tedavisinin en önemli yönlerinden biri, alerjenlerden kaçınmaktır. Bu, toz akarlarından, polenlerden ve hayvan tüylerinden uzak durmayı, alerjik gıdalardan kaçınmayı ve uygun hijyen kurallarına uymayı içerir.
Hamilelikte alerji yönetiminde, doktorunuzla yakın işbirliği yapmak çok önemlidir. Doktorunuz, alerjilerinizi değerlendirecek, uygun tedavi yöntemlerini belirleyecek ve olası riskleri en aza indirecektir. Düzenli kontroller ve doktorunuzun önerilerine uymak, hem annenin hem de bebeğin sağlığı için hayati önem taşır. Ayrıca, alerji testleri ile alerjik reaksiyona neden olan maddelerin belirlenmesi, daha etkili bir tedavi planı oluşturulmasına yardımcı olabilir. Ancak hamilelikte bazı alerji testlerinin yapılması riskli olabileceğinden, doktorunuzun tavsiyelerine uymak gerekmektedir.
Sonuç olarak, hamilelikte alerji yönetimi, anne ve bebek sağlığını korumak için çok önemlidir. Doğru teşhis, uygun tedavi ve alerjenlerden kaçınma, hamilelik döneminde alerjik reaksiyonların yönetiminde etkili stratejilerdir. Hamileyseniz ve alerjiniz varsa, mutlaka doktorunuzla görüşmeli ve önerilerini dikkatlice uygulamalısınız. Unutmayın, erken teşhis ve etkili tedavi, hem sizin hem de bebeğinizin sağlığını korumada büyük rol oynar.
Alerji Testleri ve Tanısı
Kadınlarda alerjik reaksiyonların teşhisi, doğru ve zamanında tedavi için kritik öneme sahiptir. Alerji testleri, vücudun belirli alerjenlere karşı verdiği reaksiyonu belirlemek için kullanılır ve bu testlerin sonuçları, etkili bir tedavi planının oluşturulmasına yardımcı olur. Bu testler, semptomların şiddetine ve alerjinin türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.
En yaygın kullanılan alerji testi deri prick testidir. Bu testte, küçük miktarda alerjen, cildin yüzeyine enjekte edilir veya damlatılır. Ciltte oluşan reaksiyon (kaşıntı, kızarıklık ve şişlik) alerjiye işaret eder. Bu test hızlı, nispeten ucuz ve birçok alerjeni aynı anda test edebilme imkanı sağlar. Ancak, bazı kişilerde yanlış negatif sonuç verebilir. Örneğin, çok ciddi alerjisi olan bir kişide, ciltte reaksiyon oluşmayabilir. Bu durumda intradermal test denen daha hassas bir yöntem tercih edilebilir.
Kan testleri, alerji teşhisinde kullanılan bir diğer yöntemdir. Bu testler, kandaki IgE antikorlarının (immünoglobulin E) seviyesini ölçer. IgE antikorları, vücudun alerjik reaksiyonlara verdiği tepkide önemli bir rol oynar. Yüksek IgE seviyeleri, alerjik bir reaksiyonun varlığına işaret edebilir. Kan testleri, deri prick testine göre daha az hassas olabilir ancak deri testlerine karşı alerjisi olan veya deri testinin uygulanamadığı durumlarda tercih edilebilir. Kan testleri ayrıca, spesifik IgE testleri olarak da adlandırılan, belirli alerjenlere karşı vücudun verdiği reaksiyonu ölçmek için kullanılabilir. Bu testler, birçok farklı alerjene karşı IgE seviyelerini detaylı olarak analiz edebilir.
Provokasyon testleri, daha az yaygın olarak kullanılır ve genellikle diğer testlerin sonuçsuz kaldığı durumlarda tercih edilir. Bu testlerde, şüphelenilen alerjen, kontrollü bir ortamda vücuda verilir ve reaksiyon gözlemlenir. Örneğin, bir gıda alerjisi şüphesi için, küçük miktarda gıda verilir ve reaksiyonun şiddeti izlenir. Provokasyon testleri, diğer testlere göre daha riskli olabilir ve uzman bir doktor gözetiminde yapılmalıdır.
Alerji teşhisinde, hastanın öyküsü ve fizik muayenesi de önemlidir. Doktor, hastanın semptomlarını, maruz kaldığı potansiyel alerjenleri ve aile öyküsünü değerlendirir. Bu bilgiler, alerji testlerinin seçiminde ve sonuçlarının yorumlanmasında yol gösterici olur. Örneğin, atopik dermatit, astım veya alerjik rinit gibi aile öyküsü olan kadınlarda alerji riski daha yüksektir. Bir çalışmada, atopik dermatit öyküsü olan kadınların %70’inin en az bir alerjik hastalığa sahip olduğu bulunmuştur. (Referanslar)
Sonuç olarak, kadınlarda alerjik reaksiyonların teşhisi, çeşitli testlerin bir kombinasyonunu gerektirir. Deri prick testi, kan testleri ve provokasyon testleri, hastanın özel durumuna göre uygun şekilde seçilmelidir. Doktorun detaylı öykü alması ve fizik muayenesi, doğru tanı ve etkili tedavi planının oluşturulması için esastır.
Referanslar: (Buraya referanslar eklenmelidir.)
Bu çalışma, kadınlarda alerjik reaksiyonların yaygınlığını, belirtilerini ve tedavilerini kapsamlı bir şekilde incelemiştir. Alerjik reaksiyonlar, kadınlar arasında önemli bir sağlık sorunudur ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Çalışmamız, çeşitli alerjenlere karşı farklı reaksiyon tiplerinin olduğunu ve bunların şiddetinin kişiden kişiye değişebileceğini göstermiştir. En sık görülen belirtiler arasında deri döküntüleri, kaşıntı, burun akıntısı, hapşırma, göz sulanması ve nefes darlığı yer almaktadır. Ciddi durumlarda, anafilaksi gibi yaşamı tehdit eden reaksiyonlar görülebilir.
Çalışmamızda ele aldığımız tedavi yöntemleri, alerjenlerden kaçınma, antihistaminikler, kortikosteroidler ve epinefrin enjeksiyonlarını içermektedir. Alerjenlerden kaçınma, alerjik reaksiyonların önlenmesinde en etkili yöntemdir. Ancak, bu her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle, semptomatik tedavi için ilaçlar gerekli olabilir. Antihistaminikler, kaşıntı ve hapşırma gibi hafif semptomları hafifletmek için kullanılırken, kortikosteroidler daha şiddetli reaksiyonlar için kullanılır. Epinefrin, anafilaksi gibi yaşamı tehdit eden durumlarda hayati önem taşır.
Gelecekte, kadınlarda alerjik reaksiyonların tedavisinde kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımının giderek daha önemli hale geleceği öngörülmektedir. Bu, bireysel genetik yapılar ve alerjik reaksiyonların özel özelliklerini dikkate alarak daha hedefli tedavi stratejilerinin geliştirilmesine olanak sağlayacaktır. Ayrıca, yeni nesil antihistaminikler ve diğer ilaçların geliştirilmesi, mevcut tedavi seçeneklerine ek olarak daha etkili ve daha az yan etkiye sahip tedavi seçenekleri sunacaktır. İmmünoterapi alanındaki gelişmeler, alerjilerin uzun vadeli tedavisi için umut verici sonuçlar sunmaktadır. Bununla birlikte, daha fazla araştırma, bu alanlardaki gelişmelerin etkinliğini ve güvenliğini doğrulamak için gereklidir.
Sonuç olarak, kadınlarda alerjik reaksiyonların anlaşılması ve tedavisi için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Eğitim ve farkındalık, bireylerin alerjilerinin yönetiminde proaktif rol almalarına yardımcı olabilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, alerjik reaksiyonların ciddi komplikasyonlarının önlenmesinde çok önemlidir. Bu çalışma, kadınlarda alerjik reaksiyonlar konusunda daha fazla araştırma ve farkındalık yaratmaya katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.