Günümüzün yoğun ve talepkar yaşamında, yorgunluk hissetmek yaygın bir durumdur. Ancak, kısa süreli yorgunluğun aksine, kronik yorgunluk sendromu (KYS), altı aydan uzun süren ve dinlenmeden sonra bile geçmeyen, şiddetli ve açıklanamayan yorgunlukla karakterizedir. Bu durum, sadece fiziksel tükenmişlikle değil, aynı zamanda bilişsel işlevlerde bozulma, uyku bozuklukları, kas ağrıları ve baş ağrıları gibi çeşitli semptomlarla da kendini gösterir. KYS, hayat kalitesini ciddi şekilde etkileyerek, bireylerin günlük aktivitelerini, işlerini ve sosyal ilişkilerini yerine getirmelerini zorlaştırır. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen bu gizemli rahatsızlık, henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, çözüm yolları bulunmaktadır.
Kronik yorgunluk sendromunun yaygınlığı hakkında kesin rakamlar belirlemek zor olsa da, tahminlere göre dünya nüfusunun %0.2 ila %2.5’ini etkilediği düşünülmektedir. Bu, oldukça yüksek bir orana tekabül etmektedir ve KYS’nin küresel bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir. ABD’deki bir araştırmaya göre, kadınların erkeklerden daha yüksek oranda KYS’den etkilendiği gözlemlenmiştir. Ayrıca, KYS genellikle 25-45 yaşları arasındaki kişilerde teşhis edilmektedir, ancak her yaş grubunda görülebilmektedir. Bu istatistikler, kronik yorgunluğun ciddiye alınması gereken önemli bir sağlık sorun olduğunu vurgulamaktadır. Birçok insan, semptomlarının yıllarca yanlış teşhis edildiğini ve tedavi görmekte zorlandığını dile getirmektedir. Bu durum, doğru tanı ve etkili tedavi yöntemlerinin önemini daha da açıkça ortaya koymaktadır.
Kronik yorgunluk, sadece fiziksel bir rahatsızlık olmanın ötesinde, zihinsel ve duygusal sağlığı da olumsuz etkiler. Sürekli yorgunluk, bireylerde depresyon, anksiyete ve sosyal izolasyon gibi sorunlara yol açabilir. İş gücünden çekilme, sosyal aktivitelerden uzaklaşma ve ilişkilerde sorunlar yaşama gibi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, KYS’nin sadece fiziksel semptomlarını değil, aynı zamanda psikolojik etkilerini de ele alan kapsamlı bir yaklaşım son derece önemlidir. Bu yaklaşım, uygun tıbbi tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri, psikolojik destek ve destek gruplarıyla bireylere destek sağlamayı içermelidir. İlerleyen bölümlerde, kronik yorgunlukla başa çıkmak için etkili stratejiler ve bu stratejileri uygularken nelere dikkat edilmesi gerektiği detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Kronik Yorgunluğun Nedenleri
Kronik yorgunluk sendromu (KYS), en az altı ay süren şiddetli yorgunluk ile karakterize edilen karmaşık bir durumdur. Bu yorgunluk, dinlenmek veya uyumakla iyileşmez ve günlük aktiviteleri önemli ölçüde etkiler. KYS’nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte, çeşitli faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Araştırmacılar, tek bir neden yerine, birden fazla faktörün birleşimiyle ortaya çıkan çok faktörlü bir hastalık olduğunu kabul etmektedir.
Viral enfeksiyonlar, KYS’nin gelişmesinde önemli bir rol oynayabilir. Epstein-Barr virüsü (EBV), sitomegalovirüs (CMV) ve diğer herpes virüsleri gibi bazı virüslerin enfeksiyon geçirdikten sonra KYS semptomlarına yol açtığı düşünülmektedir. Ancak, virüslerin varlığı tek başına KYS’yi açıklamaz; bağışıklık sistemindeki bozukluklar da önemli bir faktör olabilir. Örneğin, bazı araştırmalar, KYS hastalarında bağışıklık sistemi düzensizlikleri olduğunu ve bu düzensizliklerin virüslerin kalıcı etkilerine katkıda bulunabileceğini göstermiştir. Bu düzensizlikler, bağışıklık hücrelerinin anormal çalışması veya inflamatuar yanıtların artması şeklinde ortaya çıkabilir.
Genetik faktörler de KYS’nin gelişiminde rol oynayabilir. Aile öyküsünde KYS olan kişilerin, hastalığı geliştirme riskinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Ancak, genetik yatkınlık tek başına hastalığı açıklamaz; çevresel faktörlerin de genetik yatkınlığı tetiklemesi gerekmektedir. Bu genetik faktörlerin tam olarak nasıl işlediği hala araştırılmaktadır, ancak belirli genlerin bağışıklık sistemi fonksiyonunu ve inflamasyonu etkileyebileceği düşünülmektedir.
Psikolojik faktörler genellikle KYS’nin nedeni olarak yanlış anlaşılmaktadır, ancak aslında, stres, travma ve depresyon gibi faktörlerin KYS semptomlarını şiddetlendirebileceği veya tetikleyebileceği düşünülmektedir. Stresin bağışıklık sistemini baskıladığı ve inflamasyonu artırdığı bilinmektedir, bu da KYS semptomlarını kötüleştirebilir. Yine de, psikolojik faktörler KYS’nin tek başına nedeni değildir; KYS olan kişilerde gözlemlenen yorgunluk, diğer tıbbi durumlarla ilişkili yorgunluktan farklıdır.
Hormonal dengesizlikler de KYS’nin gelişiminde rol oynayabilir. Örneğin, bazı araştırmalar, KYS hastalarında kortizol ve diğer hormonların seviyelerinde değişiklikler olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bu hormonal değişikliklerin KYS’nin bir nedeni mi yoksa bir sonucu mu olduğu net değildir. Ayrıca, beslenme yetersizlikleri, uyku bozuklukları ve çevresel toksinlere maruz kalma gibi diğer faktörlerin de KYS’nin gelişimine katkıda bulunabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, KYS’nin nedeni karmaşık ve çok faktörlüdür. Viral enfeksiyonlar, genetik yatkınlık, psikolojik stresörler, hormonal dengesizlikler ve diğer faktörlerin birleşimi, bu kronik yorgunluk durumunun gelişiminde rol oynar. Daha fazla araştırma, bu karmaşık etkileşimleri daha iyi anlamak ve KYS için etkili tedavi stratejileri geliştirmek için gereklidir. KYS teşhisi konmuş kişilerin, semptomlarını yönetmek ve yaşam kalitelerini iyileştirmek için bir sağlık uzmanıyla çalışmaları önemlidir.
Kronik Yorgunlukla Nasıl Başa Çıkılır?
Yorgunlukla Mücadele Yolları
Kronik yorgunluk, günlük yaşamı önemli ölçüde etkileyen, sürekli ve aşırı yorgunluk hissidir. Dinlenmekten sonra bile geçmeyen bu yorgunluk, işlevsel bozukluklara ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere neden olabilir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, kronik yorgunluk sendromu (KYS) dünya genelinde milyonlarca insanı etkiliyor, ancak kesin rakamlar belirsizliğini koruyor çünkü teşhis koymak zor olabilir. Bu durumun altında yatan birçok faktör olabilir ve etkili bir mücadele stratejisi, bireyselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Kronik yorgunlukla mücadelede en önemli adımlardan biri, yaşam tarzında değişiklikler yapmaktır. Düzenli uyku düzeni kurmak, yeterli ve kaliteli uyku almak son derece önemlidir. Uyku hijyeni kurallarına uymak, yatmadan önce ekranlardan uzak durmak, rahatlatıcı bir ortam yaratmak gibi önlemler uygulanmalıdır. Düzenli egzersiz, yorgunluğu azaltmada etkili olabilir. Ancak, aşırı egzersizden kaçınılmalı ve vücuda uygun bir egzersiz programı takip edilmelidir. Beslenme de büyük önem taşır. Dengeli ve besleyici bir diyet, vücudun enerji seviyelerini düzenlemesine yardımcı olur. İşlenmiş gıdalar, şeker ve kafein tüketimini sınırlamak önemlidir. Ayrıca, yeterli miktarda su içmek de vücut fonksiyonlarının düzgün çalışması için gereklidir.
Stres Yönetimi: Stres, kronik yorgunluğun önemli bir tetikleyicisi olabilir. Stres yönetimi teknikleri öğrenmek ve uygulamak, yorgunlukla mücadelede büyük fayda sağlayabilir. Bunlar arasında yoga, meditasyon, derin nefes egzersizleri ve bilinçli farkındalık gibi teknikler yer alır. Ayrıca, stres kaynaklarını belirlemek ve bunlarla başa çıkmak için stratejiler geliştirmek önemlidir. Gerektiğinde profesyonel yardım almak da faydalı olabilir.
Tıbbi Tedavi: Yaşam tarzı değişiklikleri ve stres yönetimi teknikleri yeterli gelmiyorsa, tıbbi tedavi gerekebilir. Bir doktor, altta yatan herhangi bir tıbbi durumu teşhis etmek ve uygun tedaviyi belirlemek için gerekli tetkikleri yapacaktır. Bazı durumlarda, yorgunluğu azaltmak için ilaçlar veya diğer terapiler önerilebilir. Örneğin, demir eksikliği anemisi gibi bazı tıbbi durumlar yorgunluğa neden olabilir ve tedavi edilmeleri gerekir. Kognitif Davranışçı Terapi (KDT), kronik yorgunluk semptomlarını yönetmekte etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Destek Sistemi: Kronik yorgunlukla mücadele eden kişiler için, güçlü bir destek sistemi oldukça önemlidir. Aile, arkadaşlar ve destek grupları, süreç boyunca destek ve anlayış sağlayabilir. Diğer kronik yorgunluk hastalarıyla iletişim kurmak, hissedilenleri paylaşmak ve deneyimlerden ders çıkarmak için oldukça faydalıdır. Unutulmamalıdır ki, kronik yorgunlukla başa çıkmak zaman alır ve sabır gerektirir. İlerleme kademeli olabilir, ancak düzenli çaba ve pozitif bir yaklaşım ile önemli ölçüde iyileşme sağlanabilir.
Kronik Yorgunlukla Nasıl Baş Edilir?
Kronik Yorgunluk Tedavisi
Kronik yorgunluk sendromu (KYS), en az altı ay süren şiddetli yorgunluk ile karakterize, şu anda tam olarak anlaşılmayan bir rahatsızlıktır. Bu yorgunluk, dinlenerek iyileşmez ve günlük aktiviteleri önemli ölçüde etkiler. KYS’nin kesin bir nedeni olmamasına rağmen, genetik yatkınlık, virüs enfeksiyonları, bağışıklık sistemi bozuklukları ve hormonal dengesizlikler gibi faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen KYS, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir ve sosyal, mesleki ve kişisel yaşamı olumsuz etkileyebilir. Tedavi, semptomları yönetmeye ve yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklanır.
KYS’nin tedavisi, tek bir yaklaşımı içermez. Hasta için en etkili yöntem, semptomların şiddetine, hastanın genel sağlık durumuna ve yaşam tarzına bağlı olarak değişir. Temel tedavi yaklaşımı, yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve destekleyici terapiler üçgeninden oluşur.
Yaşam tarzı değişiklikleri, KYS yönetiminde kritik bir rol oynar. Düzenli egzersiz, özellikle düşük yoğunluklu egzersizler (yüzme, yürüyüş gibi), yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, aşırı egzersizden kaçınılmalıdır. Yeterli ve kaliteli uyku, uyku hijyeni kurallarına dikkat ederek sağlanmalıdır. Dengeli ve besleyici bir diyet, vücudun enerji seviyelerini korumasına yardımcı olur. Stres yönetimi teknikleri, örneğin yoga, meditasyon veya derin nefes egzersizleri, KYS semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Alkol ve kafein tüketiminin sınırlandırılması da önemlidir.
İlaç tedavileri, KYS’nin belirli semptomlarını yönetmek için kullanılabilir. Örneğin, uyku bozuklukları için uyku ilaçları, depresyon için antidepresanlar ve anksiyete için anksiyolitikler reçete edilebilir. Bununla birlikte, KYS için onaylanmış spesifik bir ilaç yoktur ve ilaçlar genellikle semptomatik tedavi amacıyla kullanılır. İlaç kullanımı mutlaka bir doktor gözetiminde olmalıdır.
Destekleyici terapiler, KYS’li bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirmede önemli bir rol oynar. Kognitif Davranışçı Terapi (KDT), olumsuz düşünce kalıplarını ve davranışları değiştirmeye yardımcı olabilir. Fizik tedavi, ağrı ve kas güçsüzlüğünü azaltmaya yardımcı olabilir. Destek grupları, hastaların birbirleriyle deneyimlerini paylaşmalarını ve destek almalarını sağlar. Birçok araştırma, bu destekleyici yaklaşımların KYS semptomlarının yönetiminde oldukça etkili olduğunu göstermektedir. Örneğin, bir çalışmada KDT alan KYS hastalarının %70’inin belirgin bir iyileşme gösterdiği bulunmuştur.
Sonuç olarak, kronik yorgunluk sendromunun tedavisi kapsamlı bir yaklaşımdır ve bireyselleştirilmiş bir plan gerektirir. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve destekleyici terapilerin bir kombinasyonu, semptomları yönetmeye ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, KYS’li bireylerin yaşamlarında daha fazla kontrol sağlamalarına ve daha sağlıklı ve üretken bir yaşam sürmelerine yardımcı olur.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Kronik yorgunluk sendromu (KYS), günlük yaşam aktivitelerini önemli ölçüde etkileyen şiddetli yorgunlukla karakterize edilen karmaşık bir durumdur. Ne yazık ki, KYS’nin kesin bir nedeni bilinmemektedir ve tedavi de kişiden kişiye değişir. Ancak, yaşam tarzı değişiklikleri, semptomları yönetmede ve genel refahı iyileştirmede önemli bir rol oynar. Bu değişiklikler, semptomların şiddetini azaltmanın yanı sıra, yaşam kalitesini de artırmaya yardımcı olabilir.
Uyku hijyeni, kronik yorgunlukla mücadelede en önemli faktörlerden biridir. Düzenli bir uyku programı oluşturmak, uyku öncesi sakinleştirici aktiviteler yapmak (örneğin, ılık bir banyo yapmak, kitap okumak) ve yatak odasını karanlık, sessiz ve serin tutmak, kaliteli bir uyku için şarttır. Ulusal Uyku Vakfı’nın verilerine göre, yetişkinlerin günde 7-9 saat uykuya ihtiyacı vardır. Uyku düzensizliği yaşayan kişilerin, bir uyku uzmanına danışmaları faydalı olabilir.
Düzenli egzersiz, yorgunlukla mücadelede etkili bir yöntemdir. Ancak, aşırı egzersizden kaçınılmalıdır. Hafif ila orta şiddette egzersizler, örneğin yürüyüş, yüzme veya yoga, enerji seviyelerini artırmaya ve genel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Bir çalışmada, düzenli egzersiz yapan KYS hastalarının %70’inin yorgunluk seviyelerinde önemli bir azalma yaşadığı gözlemlenmiştir. Egzersiz programına yavaşça başlamak ve vücudunuzu dinlemek önemlidir.
Beslenme de kronik yorgunlukla mücadelede büyük önem taşır. Dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni, vücudun enerji seviyelerini korumasına yardımcı olur. İşlenmiş gıdalar, şeker ve kafein gibi uyarıcı maddelerden kaçınılmalı, bunun yerine meyve, sebze, tam tahıllar ve yağsız proteinler tercih edilmelidir. Yeterli miktarda su içmek de vücudun düzgün çalışması için önemlidir. Beslenme alışkanlıklarında değişiklik yapmak, bir diyetisyenin yardımıyla daha kolay ve etkili olabilir.
Stres yönetimi, kronik yorgunluğun şiddetini artırabilir. Stres azaltıcı teknikler, örneğin yoga, meditasyon, derin nefes egzersizleri ve gevşeme teknikleri, stres seviyelerini yönetmeye ve genel refahı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Düzenli olarak stres azaltıcı aktivitelere zaman ayırmak, kronik yorgunluğun olumsuz etkilerini azaltmada önemli bir adımdır. Birçok çalışma, stres yönetimi tekniklerinin KYS semptomlarını hafifletmede etkili olduğunu göstermiştir.
Son olarak, sosyal destek, kronik yorgunlukla başa çıkmada çok önemlidir. Aile ve arkadaşlarla bağlantıda kalmak, duygusal ve sosyal olarak destekleyici bir çevre oluşturmak, yorgunluğun etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Destek gruplarına katılmak veya terapi almak da faydalı olabilir. KYS’nin sosyal izolasyona yol açabileceğini unutmamak önemlidir, bu nedenle sosyal bağlantıları korumak ve destek arayışında olmak şarttır.
Destekleyici Tedaviler
Kronik yorgunluk sendromu (KYS) yaşayan bireyler için, tedavi genellikle semptomları yönetmeye ve yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklanır. Ne yazık ki, KYS için tek bir tedavi yoktur, bu nedenle yaklaşım kişiye özel olmalı ve çeşitli destekleyici tedavileri içermelidir. Bu tedaviler, semptomları hafifletmeye, enerji seviyelerini artırmaya ve genel refahı iyileştirmeye yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
Yaşam tarzı değişiklikleri, KYS yönetiminde önemli bir rol oynar. Düzenli egzersiz, özellikle düşük yoğunluklu egzersizler (yürüyüş, yüzme gibi), enerji seviyelerini artırmaya ve kas gücünü iyileştirmeye yardımcı olabilir. Ancak, egzersiz programı kademeli olarak artırılmalı ve aşırı zorlamaktan kaçınılmalıdır. Yeterli uyku almak da çok önemlidir. Uyku hijyeni uygulamaları, uyku düzeninin iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Bu uygulamalar arasında düzenli bir uyku programı oluşturma, yatmadan önce kafein ve alkol tüketiminden kaçınma ve yatmadan önce rahatlatıcı aktiviteler yapmak yer alır. Düzenli ve dengeli beslenme de enerji seviyelerini ve genel sağlığı desteklemek açısından kritik bir faktördür. Beslenme uzmanından destek almak, kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturmak için faydalı olabilir.
Psikoterapi, KYS’nin yönetiminde önemli bir rol oynar. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), KYS semptomlarını yönetmede etkili olduğu gösterilmiştir. BDT, düşünce kalıplarını ve davranışları değiştirmeye odaklanarak, hastaların kronik yorgunlukla başa çıkma becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Ayrıca, destekleyici psikoterapi, hastaların duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayarak, onların hastalıkla başa çıkma yeteneklerini güçlendirir. Bir çalışmada, BDT alan KYS hastalarının %70’inin semptomlarında önemli bir iyileşme yaşadığı tespit edilmiştir (Kaynak: [Burada BDT çalışmasına dair bir kaynak ekleyin]).
Farmakolojik tedaviler, KYS semptomlarını yönetmek için kullanılabilir, ancak genellikle semptomları hafifletmeye odaklanırlar ve altta yatan nedeni tedavi etmezler. Örneğin, uykusuzluk için uyku ilaçları, depresyon için antidepresanlar ve ağrı için ağrı kesiciler kullanılabilir. Ancak, bu ilaçların kullanımı, doktor gözetimi altında yapılmalıdır ve olası yan etkiler dikkatlice değerlendirilmelidir. Tamamlayıcı tıp yaklaşımları, örneğin akupunktur, masaj terapisi ve yoga, bazı hastalar için rahatlama ve stres azaltımı sağlayabilir, ancak KYS’nin tedavisinde etkililikleri konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu tedaviler doktorunuzla konuşularak değerlendirilmeli ve geleneksel tıbbi tedaviye ek olarak kullanılmalıdır.
Sonuç olarak, KYS’nin yönetimi, bireyin ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir. Yaşam tarzı değişiklikleri, psikoterapi ve farmakolojik tedaviler, semptomları yönetmek ve yaşam kalitesini iyileştirmek için bir araya getirilebilir. Doktorunuzla düzenli olarak görüşmek ve tedavi planınızı birlikte geliştirmek, KYS ile başa çıkmada en önemli adımlardan biridir. Her birey için en etkili tedavi planı farklı olabilir, bu nedenle sabır ve esneklik önemlidir.
Bu kapsamlı inceleme, kronik yorgunlukla başa çıkmanın karmaşıklığını ele alarak, hem bireysel yönetim stratejilerini hem de tıptaki son gelişmeleri kapsamlı bir şekilde incelemiştir. Kronik yorgunluk sendromu (KYS), belirgin bir nedeni olmadan devam eden aşırı yorgunluk ile karakterize edilen karmaşık bir durumdur ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Bu çalışmada ele aldığımız gibi, etkili bir yönetim, fiziksel aktivite, uyku hijyeni, beslenme ve stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişikliklerinin dikkatli bir şekilde uygulanmasını gerektirir.
Kognitif davranışçı terapi (KDT) ve pacing (yavaşlama) teknikleri gibi psikososyal müdahalelerin, KYS semptomlarının yönetiminde önemli bir rol oynadığı vurgulanmıştır. Bunlar, bireylerin enerjilerini daha iyi yönetmelerine ve günlük aktivitelerini planlamalarına yardımcı olur. Bununla birlikte, her bireyin deneyimi benzersizdir ve etkili bir yönetim planı, bireyin özel ihtiyaçlarına ve semptomlarına göre uyarlanmalıdır. Bu nedenle, multidisipliner bir yaklaşım, hastanın ihtiyaçlarına en uygun tedavi planını geliştirmek için çok önemlidir. Tıp uzmanlarıyla işbirliği, doğru teşhis ve uygun tedavi planının belirlenmesi için olmazsa olmazdır.
Geleceğe baktığımızda, KYS’nin altında yatan mekanizmalarını daha iyi anlamak için araştırma ve yeniliklerin devam etmesi bekleniyor. Bu, daha hedefli ve etkili tedavi seçeneklerinin geliştirilmesine yol açabilir. Genomik ve metabolik çalışmalar, KYS’nin altta yatan biyolojik süreçlerini aydınlatmada umut vadediyor. Ayrıca, dijital sağlık teknolojilerinin, semptomların izlenmesi, uzaktan takip ve destek sağlanması gibi alanlarda giderek daha fazla kullanılacağı tahmin ediliyor. Kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımları, bireylerin genetik yapılarını ve yaşam tarzlarını dikkate alarak daha etkili tedavi seçenekleri sunabilir.
Sonuç olarak, kronik yorgunlukla başa çıkmak için kapsamlı ve bireye özel bir yaklaşım gereklidir. Yaşam tarzı değişiklikleri, psikososyal müdahaleler ve tıbbi bakımın bir kombinasyonu, semptomların yönetilmesinde ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde önemli rol oynar. Gelecekteki araştırmalar ve teknolojik gelişmeler, KYS’nin daha iyi anlaşılmasına ve etkili tedavi seçeneklerinin geliştirilmesine katkıda bulunarak, bu zorlu durumla mücadele eden milyonlarca insanın yaşamlarını iyileştirmeyi hedeflemektedir.